Bir Sandığım Vardı Sırmadan Telden Türküsünün Hikayesi
Rivayete göre; Olay 1915 yıllarında Ermeni mezaliminin olduğu yıllara rastlar. O yıllarda Ermeniler Doğu Anadolu illerinde büyük soykırım yapmışlar ve o bölgeleri kan gölüne çevirmişlerdi. Bu Ermeni çeteleri bir gün Erzurum'un Hasankale (Pasinler) ilçesine bağlı Tımarlı köyü halkını köy meydanında toplarlar. Zaten savaş yılları olduğu için köyde kadın, çocuk ve yaşlılardan başka kimse bulunmamaktadır. Köyün gençleri yedi cephede savaşan ordumuzun saflarına katılmış yıllardır savaş meydanlarındadır. Eli silah tutabilecek bazı erkekleri de üç beş gün önce çeşitli yalan ve hilelerle bir tenhaya götürerek kurşuna dizmişler. Köy halkını köyün ileri gelenlerinden birinin avlusuna getirirler. Avluya bitişikte ahır ve samanlık vardır. O yüzden en geniş ve en uygun yer olarak bu avluyu seçerler. Tabii köy yerinde en geniş kapalı yer, halk diliyle merek denilen bu tür mekanlardır. İnsanları mereğe doldururlar. Küçük yaştaki yavrular (balalar) çok sevinirler. "Bize ekmek, aş verecekler de doyasıya yiyeceğiz" diye ümitlenirler. Ama diğer insanların yüreği kuşkuyla karışık korkularla doludur. Bunların ne yapacağı belli olmaz. Gözleri dönmüş bu çeteler, duyduklarına göre tüm köyleri, kasabaları yakıp yıkıyorlarmış...Çete mensupları halkı mereğe kapadıktan sonra kapıları iyice kapatırlar. Biraz sonra kapıların önüne torbalar dolusu birşeyler koyarlar. Bazıları bunları erzak torbası sanarlar. Halbuki bu torbalar barut ve saman doludur. Biraz sonra bunları ateşleyip avlu ve merekteki insanların üzerlerine atarlar. Samanlar alev alev yanar. Bu alevler içinde insanlar da çığlık çığlığa yanarlar. İşte bu mezalimden yangında, ablasının kendisin alevler içindeyken bir taşın altına ittiği, sekiz yaşlarında, Şeref (Servet) adında bir çocuk sağ kalır. Mevsim kıştır. Servet o taş merdivenlerden sürünerek avlunun duvarına çıkar. Sürünürken de karnı, kolları ve bacakları yangında ısınan taşlarda yanar. Duvardan atlayan Servet, köyden güç bela uzaklaşıp bir kayadibine saklanır.
Gün çoktan kararmıştır. Sabah olunca Servet ovaya doğru şöyle bir bakar ki bütün köylerden dumanlar yükseliyor. Köyü dumanlar kaplamış. Bir başka köye yakın gider. Orada bir eve sığınır. O köyleri de yakıp yıkmışlar. İşte bu viraneye dönmüş köylerden birinde de çocuklarını bir odaya koyup, komşulara yardıma giden, döndüğünde çocuklarını katledilmiş olarak bulan bir ananın nağmesidir bu türkü.
Bir rivayete göre de (namusunu korumak için kayalıklara Servet gibi saklanan, sonra da yuvası dağılan) bir kadının, beşikte yanmış yavrusunun yanmış cesedini görmesi sonucu "Artık buralarda yaşamak zor" diyen Servet gibi yetim çocukları da beraberine alıp çevre köylülerle Anadolu'nun içlerine doğru göç eden perişan bir ananın feryadıdır bu türkü.
Bir sandığım vardı telden sırmadan
Bir çift balam vardı gülden goncadan
Seyran kadın saçın yolsun durmadan
Gide de gelmeye kötü seneler
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Kuşmuyduz uçtuz körpe yaşızda
Cenazeniz uyan yarın başında
Mezarız kazıldı köyün başında
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Osman Çavuş gelir elsiz ayaksız
Körpe yavrularım yandı kundaksız
Bize taksimat bu kaldık otağsız
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Bir yanım Erzincan vermem Bayburdu
Yıkılsın düşmanın tahtiylan yurdu
Sağ olasın anam beni doğurdu.
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Tuştu ağıllar, dört bir yan yandı
Yavrularım beşiğinden uyandı
Herkes ağlıyordu her taraf kandı
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Akşamdan yükleri tay eylemişler
Sabahtan öküze hoo eylemişler
Erzurum satılmış pay eylemişler
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Bir sandığım vardı sırmadan telden
Bir çift yavrum vardı tomurcuk gülden
Nasıl ayrılayım gül yüzlü yardan
Oğul Palandöken kar yine
Geç gelir bahar yine
Oğul çıkar yollara bakar
Ela gözlü yar yine
Kaynak Kişi: Aşık Fuat ÇERKEZOĞLU
Bir çift balam vardı gülden goncadan
Seyran kadın saçın yolsun durmadan
Gide de gelmeye kötü seneler
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Kuşmuyduz uçtuz körpe yaşızda
Cenazeniz uyan yarın başında
Mezarız kazıldı köyün başında
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Osman Çavuş gelir elsiz ayaksız
Körpe yavrularım yandı kundaksız
Bize taksimat bu kaldık otağsız
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Bir yanım Erzincan vermem Bayburdu
Yıkılsın düşmanın tahtiylan yurdu
Sağ olasın anam beni doğurdu.
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Tuştu ağıllar, dört bir yan yandı
Yavrularım beşiğinden uyandı
Herkes ağlıyordu her taraf kandı
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Akşamdan yükleri tay eylemişler
Sabahtan öküze hoo eylemişler
Erzurum satılmış pay eylemişler
Seneler seneler kötü seneler
Gide de gelmeye kötü seneler
İşte böyle, böyle hal deli gönül
İster ağla ister gül deli gönül
Bir sandığım vardı sırmadan telden
Bir çift yavrum vardı tomurcuk gülden
Nasıl ayrılayım gül yüzlü yardan
Oğul Palandöken kar yine
Geç gelir bahar yine
Oğul çıkar yollara bakar
Ela gözlü yar yine
Kaynak Kişi: Aşık Fuat ÇERKEZOĞLU